Danıştay 8. Dairesi, 2018’de “Andımız kaldırılamaz” dedi. MEB itiraz etti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 8. Daire’nin kararını iptal etti. Andımız artık okullarda okunmayacak. Danıştay devlet madalyalarındaki Atatürk kabartmasını da yine çıkarma kararı aldı
ANDIMIZ’A İTİRAZ EDEN MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞIMilli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB), 2013 yılında çıkardığı yönetmelikle, 1933'ten beri ilköğretim okullarında okunan öğrenci andı kaldırılmıştı. Türk EğitimSen bunun üzerine Danıştay'da dava açmıştı. Danıştay 8. Dairesi de, 2018 yılında andımızı kaldıran yönetmeliği oy çokluğu ile iptal etmişti. Milli Eğitim Bakanlığı, dairenin bu kararını temyiz etti. Bundan sonra andımız okunmayacak.
DEVLET MADALYASINDAKİ ATATÜRK’E İTİRAZ EDEN CUMHURBAŞKANLIĞIDevlet madalyalarından Atatürk kabartmasını yine çıkarıldı. Devlet Nişanı, Cumhuriyet Nişanı, Liyakat Nişanı'nda bulunan Atatürk kabartması, 15 Aralık 2013 tarihinde yönetmelikte yapılan değişiklikle kaldırılmıştı. Dönemin Türk Kamu Sen Genel Başkanı ve halen Bağımsız Milletvekili İsmail Koncuk, yönetmelik değişikliğinin iptali için Danıştay'a dava açmıştı. Danıştay nişanlarda Atatürk kabartmasının kullanılmasını öngördü. Bunun üzerine Cumhurbaşkanlığı karara itiraz etti temyize gitti. Mahkeme kararıyla madalyalara konulan Atatürk kabartması, yine mahkeme kararıyla kaldırılmış oldu.
BU NEYİN PROJESİEmekli Albay Erdal Sarızeybek son kitabı ‘Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak’ adlı eserini toplumu ve gelecek nesilleri bilgilendirmek amacıyla Facebook sayfasından yayınlamaya karar verdi. Bu amaçla sarizeybekbilgi.com web adresindeki siteyi aktif hale getirdi ve ilk olarak söz konusu kitabın önsözünü yayınladı.
TÜRK DÜŞMANLIĞI ÜZERİNDEN SİYASETKitabın adında geçen ‘Usta’ son 19 yıllık Türk siyasetine yön vermiş olan Adalet ve Kalkınma Partisi Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Siyasi Tuzak’ olarak adlandırdığı olaylar ise Erdoğan’ın ’yanıldık, aldatıldık, Rabbim affetsin’ dediği Türk Ordusuna karşı kurulan Ergenekon kumpası, derken 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimi olaylarını ele alıyor ve izlenen siyasetin neden Türk düşmanlığı üzerinden gittiğini belgelerle ortaya koyuyor. İşte tarihe not düşülen olaylar, kişiler, yer ve tarihlerin kesistiği Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak;
‘EKRANLARDA TÜRK’ÜM DİYEN NEREDEYSE KALMADI’“Gençliğiniz dağlarda geçmiş, terörle mücadele ile. Yanınızda görev yapmış binlerce vatan evladı, uzmanlar, astsubaylar, subaylar, köyleriniz, köylüleriniz hep birlikte mücadele etmişsiniz teröre karşı. Sadece onlar değil, polisi var, öğretmeni var, ebesi var, hemşiresi doktoru var, onların aileleri var, yan yana getirseniz milyonlarca insan eder, acı çekmiş, zorluğa katlanmış, sıkıntı çekmiş. Bunlara yandığımız yok, yüreğimiz rahat bizim geçen yıllarımızdan, pişmanlığımız da yok, olamaz, olmayacaktır da. Binlerce şehit verdik, hepimiz birden ‘vatan sağolsun’ dedik. Binlerce Gazi verdik, hepimiz birden ‘Türk Milleti sağolsun’ dedik, acılarımızı yüreğimize gömdük biz, ağlamadık bile. “
Peki ya şimdi?.. Bakın şu ekranlara, teröristler olmuş ihbarcı gizli tanık, caniler olmuş akademisyen, katiller olmuş sanki halk kahramanı... 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine 48 saat kala İmralı’da yatan teröristbaşının mektubu ‘Kamuoyuna Duyuru’ denilerek Anadolu Ajansı tarafından servis edilmedi mi?.. Mektuba aracı olan sözüm ona bir akademisyen ekranlara çıkıp bu katil için ‘yerli ve millidir’ demedi mi?.. “
‘ŞEHİTLERİMİZİN KATİLLERİ DEVLET TELEVİZYONUNA ÇIKARILIYOR’Bu yetmezmiş gibi 92’de bizzat benim komuta ettiğim Şemdinli hudut taburunun Alan, Aktütün ve Derecik karakollarına saldıran Osman Öcalan TRT Kürdi ekranlarında canlı yayına çıkarılmadı mı?.. Bu terörist 74 askerimizin katili değil miydi?.. Ben size bu satırları yazarken Usta Japonya’ya resmi seyahate çıkıyor ve ‘Ben bu kişinin kırmızı bültenle arandığını bilmiyorum’ diyordu. Bu kişi derken de başına ‘terörist katil’ gibi sıfatlar hiç eklemiyordu, havalimanında aynen şunları söyledi;
‘Doğrusu ben Osman Öcalan’ın kırmızı bültenle arandığını bilmiyorum. Ancak TRT Kürdi’ye müracaat yapmışsa bunu da TRT’deki arkadaşlarım bilirler. Kürdi’yi kurduğumuzda kimse ‘neden kurdunuz’ demedi. TRT’yi yönetenler bütün hassasiyetleri göz önüne alarak adımlarını atarlar, Kürdi’nin reytingleri yükseltmeyi de düşünür. Ülkeye neyin nasıl faydalı olacağını da düşünür. Buna göre adım atmışlardır’ ‘BUNUN ANLAMI NE’Usta’nın özetle ‘Bu kişi gelmiş konuşmuş, iyi de olmuş’ dediği Osman Öcalan’ın şehit ettiği 74 asker benim yanımda şehit düştü. Ve Usta bunu biliyordu çünkü bu konuşmasından iki gün önce Cumhurbaşkanlığına resmen şikayet etmiştim, CİMER’de kaydı var... Kaldı ki bu gerçeği ben bugün açıklamamıştım ki… Tam on yıl oldu on yıl, 2008’de sizlerin huzuruna çıktığım Show Tv Siyaset Meydan programında açık açık her şeyi anlatmış ve ‘bu katil şehitlerimin katilidir, yakalayın yargılayın’ diye haykırmıştım, demek duyan olmamış…
‘DEVLET TERÖRİSTLE PAZARLIK YAPMAZ ANLAŞMAZ’Şimdi düşünüyorum da bu katili TRT’ye çıkaranlar hakkında bir yargılama yok, üstelik bu katil hakkında açılmış bir dava da yok ki hala beni ‘gel bakalım albayım ne biliyorsan anlat’ diyerek çağıran yok, şu ana kadar ifademe başvuran dahi olmadı… Hal böyle olunca diyorum ki bu gidişle bu Osman Öcalan bir siyasi parti kurar, nasıl olsa Öcalan’a böyle bakan gözler var olduğu söylenen kırmızı bültene de mutlaka bir çare bulur, ilk seçimlerde Meclis’e de girer, belki Cumhurbaşkanı Yardımcısı olur, kim bilir? Daha ne diyeyim…
‘TÜRK YURDUNDA TÜRK AŞAĞILANIYOR’Ekranlarda ‘Türk’ adı kalmamış, ‘Türk’üm’ diyenler horlanıyor, ‘Ne Mutlu Türk’üm’ diyenler yalnızlaştırılıyor, ülkeyi yönetenler millet diyor, milletim diyor ama bir türlü bu milletin adını söyleyemiyor, ‘Türk Milleti’ diyemiyor, dili varmıyor dili, biz yanmayalım da kimler yansın, nasıl dayansın yürek bunca acıya nasıl?...
‘ERDOĞAN TÜRK’Ü AŞAĞILIYOR’Hatırlıyorum da Nazlı Ilıcak ile Usta bir televizyon programında söyleşiyor. Ilıcak soruyor, Usta cevap veriyordu. Mesele, nihayetinde, Falih Rıfkı’nın anlatmak istediği ‘Türk olmak’ konusuna geliyor. Usta’nın cevabı aynen şu oluyor, bu konuşmaya gazeteci yazar Emin Çölaşan tanıktır;
‘Türk olmaktan gocunmuyorsanız kendinize Türk diyebilirsiniz...’
Ne demek şimdi bu?Gökyüzünde dalgalanan bayrağın adı Türk Bayrağı değil mi? Şehitlerimiz son yolcuklarına uğurlanırken tabutlarına sımsıcak sarılan bayrak Türk Bayrağı değil miydi?
Bu devletin anayasası ‘Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;.. diye başlamıyor mu?
FAHREDDİN PAŞA DA YAŞAMIŞTI BUNLARIKimmiş gocunacak olan kim?.. Gömdük acılarımızı yüreğimize kendi kendimize konuşur olduk artık… Fahreddin Paşa’nın yaşadıklarını düşündükçe yüreğimiz burkuluyor, tüylerimiz ürperiyor, bugünleri gördükçe ben o günlerde nasıl bir acı ve öfke içinde olduğunu görebiliyorum…
FAHRETTİN PAŞA SARAY’A KARŞI
Osmanlı ateşkesi yapmış, külliyen teslim olmuş ama o teslim olmadı, direndi, Saray kendisini yalnız bırakınca ne yapsın!.. Ne zamanki Halife Sultan Padişah, ordusuyla birlikte İngilizlere teslim olması için bir irade-i seniye çıkarır ve bunu Fahreddin Paşa’ya gönderir, işte o zaman çaresiz kalıp razı oldu. Medine’yi 7 Ocak 1919’da yani ateşkesten tam iki ay bir hafta sonra bıraktı. Ayrılış anını anlatan Feridun Kandemir, Fahreddin Paşa’nın nasıl bir tarifsiz bir acı içerisinde olduğunu şöyle dile getiriyor;
‘Fahreddin Paşa’nın Medine’den ayrılıp teslim olmaya gitmesi için, yapılacak başka bir şey yoktu. …Makam odasındaki masasının başından kalktı. Dışarı çıktı… ‘Harem-i Şerif’e gidelim’, emrini verdi. Şehre ayak basıldığı anda olduğu gibi, ayrılırken de Harem-i Şerif’e varılmak, Hazret-i Peygamber’e veda ziyareti yapılmak her mümin için bir vazifedir. Fahreddin Paşa işte bu veda ziyaretine gidiyordu… Fakat bu yollarda, daima sağda ve solda saygı ile selamlayanlara, yüzüne başka bir asalet veren o pek tatlı gülümseyişiyle karşılık vererek geçen Paşa, şimdi kimseyi görmeden ve kimseye görünmeden geçmek istiyormuş gibi son derece dalgın ve mahzundu. Harem-i Şerif’te, öyle bir saat içinde yıllarca yaşlanmış hissini verecek derecede yorgun ve mecalsiz görünerek girip, ağır ağır Ravza-i Mutahhara’ya yaklaşan Fahreddin Paşa, tam Ravza’nın gümüş parmaklığının önüne gelince, bütün bütün kendinden geçer gibi bir halsizlik içinde, el bağlayıp duaya dalmıştı…’
ERMENİ DAVASI DEYİP TÜRK SUBAYLARINI SÜRGÜN ETTİLER
Fahreddin Paşa böyle teslim oldu, oldu da her şey bitti mi, hayır, bakın şimdi başına gelenlere…. Ocak 1919’da teslim oldu, önce Hicaz ardından Mısır’a sürgün edildi, Nil kıyısında bir kışlaya yerleştirildi. O sıralar Mısır İngiliz emperyalizmine karşı yeni uyanmaya başlamış halk kıpırdanıyor, protesto etmek için bahane arıyordu. Medine kahramanı Fahreddin Paşa üniformasıyla sokakta görülünce, başlarlar ‘Yaşa Fahrettin Paşa’ diye gösteri yapmaya, bu da giderek artmaya yüz tutunca, İngilizler üniformasını artık giymemesini söyler. Paşa; ‘Ben Harbiye’den beri üniformamı çıkarmadım’ der, direnir ama ondan sonra da bir daha Nil kışlasından dışarı çıkmaz. Fahrettin Paşa yedi ay Mısır’da kalır sonra yargılanmak üzere Malta’ya sürgün edilir.
Devamını ünlü tarihçi Bilal Şimşir’den dinleyelim:
“…5 Ağustos 1919’da, Fahrettin Paşa, yaveri Teğmen Şevket Ziya Bey ile üç askeri, bu kez Malta’ya sürülür. En fazla Malta’da sürgünde kalanlardan biri de Fahrettin Paşa ve ekibidir. İngilizlerce Ermeni soykırımından sorumlu tutulmaktadır. Medine’de savaşan bir komutanın ‘Ermenilik’ suçu ile lekelenmeleri, anlaşılır şey değildir. İngilizlerin cezalandırmak istedikleri her Türk’e, hazır kaftan gibi bu suçu yakıştırdıkları görülmektedir ...”
ERMENİ TAŞNAK RUM PONTUS TEZGAHI
Elbet burada geçen ‘cezalandırılmak istenen her Türk’e giydirilmek üzere suç yaftası hazırdı’ ifadesi dikkatinizi mutlaka çekmiştir. Bu bir anlamda İngilizlerin her Türk’ü Ermeni soykırımından (?) potansiyel suçlu olarak gördüğü, fırsatını bulabilse her Türk’ü yargılayabileceği anlamına geliyor bu... Bakınız bugün Amerikalının Kürdistan’ projesinin bir ögesi olan Ermeni soykırımı meselesi ta nerelerde karşımıza çıkıyor, bu da aklınızda bulunsun…
KURTULUŞ SAVAŞIYLA İŞGALDEN KURTULDUK,BAĞIMSIZ YENİ BİR TÜRK DEVLETİ KURDUK
Aradan iki yıl geçtikten sonra ki bu Koçgiri isyanının bastırılışı ve Yunan ordularının İnönü’de durduruluşu sürecine denk geliyor yani kurtuluş mücadelesinin İngilizlere karşı güç kazandığı bir süreçte Malta Sürgünleri serbest bırakıldılar. Fahrettin Paşa, aynı yıl Batum’a geçti. Kader bu ya İstihbarat Müdürü olarak görevli Feridun Kandemir ile burada karşılaştı. Kandemir yıllar sonra ‘Medine Müdafaası’ adlı eseri kaleme alıp bize tanıklık ettiği o yılları ve Fahreddin Paşa’yı anlatan yazardır.
Malta’daki iki buçuk yıllık esaretten kurtulup anayurda dönen Medine Kahramanı Fahreddin Türkkan Paşa, 27 Ekim 1921’de, Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından görevlendirilerek, Afganistan’a Kabil Sefiri olarak tayin edildi. Dört yıl bu görevde kaldı. 22 Kasım 1948’de, İstanbul’da Hakk’ın rahmetine kavuştu, şimdi Rumelihisarı Mezarlığında ebedi istirahatgahında yatıyor, Allah rahmet eylesin…
Bugünlere ibret olsun diye yazdım.
Erdal Sarızeybek